Mekruh

Bu yazımızda Mekruh konusunu derinlemesine inceleyeceğiz. Tarihsel kökenlerinden günümüzdeki önemine kadar bu konu son derece önemlidir ve detaylı bir şekilde incelenmeyi hak etmektedir. Sonraki birkaç satır boyunca Mekruh'i oluşturan farklı yönleri ve bunun toplumun çeşitli alanları üzerindeki etkisini inceleyeceğiz. Araştırma ve eleştirel analiz yoluyla bu konuya ışık tutmayı ve okuyucularımıza Mekruh hakkında daha derin ve daha eksiksiz bir anlayış sunmayı umuyoruz.

Mekruh (Arapça: مكروه), İslam fıkıhında haram gibi kesin ve bağlayıcı olmamakla birlikte- yapılmaması istenen şeydir. Efâl-i mükellefindendir. Sözcük anlamı olarak "hoş görülmeyen, beğenilmeyen şey" manasına gelir.

Hanefîlik'te

Hanefîlikte mekrûh, tahrimen mekrûh ve tenzîhen mekrûh olmak üzere ikiye ayrılır.

Tahrîmen mekrûh: Dinde ayetlerin yorumlanması veya hadislere göre yapılmaması istenen şeydir. Yapılması helalden çok, harama yakındır. Ancak, açık ayet gibi kesin olmayan bir delile dayandığından veya delaletindeki bir kapalılıktan dolayı haram sınıfına alınmamıştır. Bu sebeple amelî haram olarak da bilinir. Kesin olmamakla birlikte bu tür fiilleri işleyenlerin de ahirette cezaya uğrayabileceğine inanılır. Bunlara örnek olarak sigara içmek, bahis olmasa bile tavla ve kâğıt oyunları gibi oyunlar oynamak, erkeğin altın takması ve ipek giymesi gösterilebilir.

Tenzîhen mekrûh: Şeriatın bağlayıcı ve kesin olmayan bir tarzda yapılmamasını istediği fiildir. Yapılmaması yapılmasından daha iyi olan davranışları tanımlar. Bu tür fiilleri işlemek cezâ ve kınanmayı gerektirmez; ancak terk eden övülür. Örneğin toplu bir ibadete katılacak kimsenin soğan-sarımsak yemesi ve ikindi namazından sonra kerahat vaktine kadar nafile namaz kılmak bu tür mekrûhlardandır.

Mekruh fiilleri sürekli işleyenler şeriatta fasık olarak adlandırılır, şahitlikleri kabul edilmez ve yönetici veya kadı olamazlar.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ a b c mekrûh[ölü/kırık bağlantı] Diyanet.gov.tr. Erişim: 17 Haziran 2013.